Eczacılığa karamsar bakılmaya başlansa da her meslek dalında olduğu gibi yeni gelişmeler ve kavramlar ortaya çıkmaktadır. Bu yeni kavramlardan biri de klinik eczacılıktır. Bu nedenle klinik eczacılık adına olan gelişmeler bizleri çok yakından ilgilendirmektedir.
Öncelikle klinik eczacılığın tarihçesinden bahsedecek olursak geleneksel eczacılık döneminde doğal kaynaklardan mistik ve galenik ilaç yapıldığını görürüz. 1940’lı yıllara kadar devam eden geleneksel eczacılık döneminden sonra bilim ve teknolojinin gelişmesiyle ilaç sanayinin hızla ilerlediği 1970’li yıllara kadar süren endüstriyel dönem başlamıştır. Bu dönemde eczacının görevlerinden olan ilaçların hazırlanıp ambalajlanmasını fabrikalar üstlenmiştir. İşlerin daha kolay yapılmaya başlanması bir avantaj olsa da eczacıya olan ihtiyacın bu alanlarda azalmaya başlamasıyla eczacılar yeni bir arayış içerisine girmişlerdir. Klinik eczacılık kavramı ilk olarak ABD’de ortaya atılmıştır. Bunda “eczacılar hasta tedavisinde daha etkin rol almalı” görüşü etkili olmuştur.
Klinik eczacılık dediğimizde ilk akla gelen “hastane eczacılığı” olsa da buradaki klinik kelimesi “ hasta odaklı” anlamına gelmektedir. Eczacının çalıştığı tüm alanlarda klinik eczacılık hizmetleri verilebilir. Peki, klinik eczacı ne yapar?
Öncelikle hastanın kişisel bilgilerinin yanında geçirdiği hastalıklar, tedavi yöntemleri ve kullandığı ilaçların bulunduğu hasta profili oluşturur. Hasta eğitmenliği yaparak ilaç kullanımı, dozu ve yan etkileri vb. bilgileri hastaya aktarır aynı zamanda ilaç danışmalığı da klinik eczacının görevlerindendir. İlacın hastadaki her türlü etkisini takip eder.
Hastanede doz veya doz değişimi gereken hastaları saptayarak dosyasına kaydeder. Buna klinik farmakokinetik denir.
Hastanın kullandığı ilaçlar arasındaki etkileşimleri belirleyip bu etkileşimleri önlemekle sorumludur.
Damar yoluyla verilen solüsyonları hazırlar ve hastaya iletir.
Hastanelerde ilaç dağıtım sistemlerini kontrol ederek her hastaya o gün gerektiği kadar ilaç temini yapılır hem sağlık açısından hem de ekonomik açıdan yarar sağlanmış olur.
Klinik eczacılar son yıllarda gündemde olan farmakoekonomiyle hastaya tedavi alternatifleri arasından en uygununu seçme imkânını da sunmaktadır.
Klinik eczacılığın doğuş yeri olan Amerika’da 2 yıl fakülte öncesi eğitim ve 4 yıl klinik eczacıların görevlerini yapabilecekleri eğitimi almak üzere toplam 6 yıl süren bir aşamadan sonra klinik eczacı ünvanına sahip olunmaktadır ve bu eğitimde dikkat etmemiz gereken nokta teorik bilgiden çok uygulama ve örnekler üzerinden gidilmesidir.
1991 yılında ise Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde Klinik Farmasi Yüksek Lisans programı açılmasıyla başlayan süreçte ardından doktora programı açılmış, bilim dalı kurulmuş ve 1995’te ise 4.sınıflara teorik ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Ancak günümüz dünya şartlarına uygun eczacılık eğitimi alabilmemiz için daha çok “hasta odaklı” ders programıyla mesleğe klinik bir vizyon kazandırılması yapılması gereken en önemli değişiklerden biridir.
SÜMEYYE BAŞAR
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM