Sevdenur Karataş bugün İstanbul Eczacılık öğrencilerinden. Vizyon sahibi olan ve gidip göreceği yerlerin kendisine yapacağı katkının farkında olan bu idealist eczacı, okulun erasmus programından da yararlanmayı, bu fırsatı değerlendirmeyi ihmal etmeyen şa
Erasmus Hayatta Bir Defa Yakalanabilecek Bir Şans
Geçen yıl bu deneyimi Avusturya’da yaşayan Sevdenur, farklı bir kültür tanımanın, bir dili yerinde öğrenmenin, dünyanın çeşitli ülkelerinden arkadaş edinmenin erasmusun akla gelen başlıca avantajları olduğunu söyledi. Bunun insanın hayatta bir kez eline geçebilecek bir avantaj olduğunu söyleyen arkadaşımız, bu fırsatın Avrupa’da eczacılık eğitimini, genel olarak sağlık ve eğitim sistemlerini inceleme imkanını da sunduğunu belirtti.
Ayrıntıların Değil Bütünün Öğrenilmesini İsteyen Bir Sistem
Eğitimin zorlayıcı olduğunun altını çizerek söze başlıyor arkadaşımız. Bizden en büyük farkının ayrıntıdan ziyade geneli öğrenmeyi amaçlayan bir sistemlerinin oluşu diyor. Ve sözlerine şu cümlelerle devam ediyor: “Sınav haftası diye bir terim de yok. İsteyen istediği tarihteki sınava katılabiliyor. Birçok öğrenci de sınav aralarını uzun tutuyor, bu sebeple üniversite eczacılar için ortalama 8 yıla uzayabiliyor. Tabi ki çalışkan öğrencilerin 5 yıldan daha kısa sürede de bitirmesi mümkün.”
Bu İmkanlar Önceleri Söylenseydi İnanmazdım Sanırım
Gittiği yerde gördüğü birçok şeyi bizimle paylaşan Sevdenur, harika donanımlı laboratuarlarda doktora öğrencileri ve profesörlerle rahatça tartışarak deneylerini kendi karar vereceği yöntemle yapabileceğini daha önce söyleselerdi inanmazdım diyerek başlıyor cümleye. Ta ki kimya laboratuarındaki tek öğrenci kendisi olana kadar. Sonra şöyle devam ediyor: “Ve tüm gün benimle ilgilenen doktora öğrencimle kimyayı yeniden keşfettim.” Devamında laboratuara katı katılım kurallarının olmadığını ekleyen Sevdenur, isteyen çalışmalarına devam edebilsin diye laboratuarın açık olduğu günlerde dahi gelmeyenin çok az olduğunu ve de öğrencilerinin ilgisinin çok fazla olduğunu söylüyor.
Bir Eczanede Çalışan Birden Fazla Eczacı ve Bir Başeczacı Var
Eğitimin yanı sıra oradaki işleyişi de bize değerlendiren arkadaşımızın değerlendirmeleri şöyle; “Eczanelerde kalfalar değil eczacılar çalışıyor. Özellikle hastayı karşılayan ve reçeteyi kontrol edip, ilacı veren kişinin mutlaka eczacı olması gerekiyor. Bu da eczanede çalışan birden fazla eczacı ve bir başeczacı demek oluyor. Çok yoğun majistral ilaç yapılması için eczanelerde güzel laboratuarda oluyor. Bunun dışında tıbbi çaylar da eczanede paketlenip, etiketlenip satışa sunuluyor.”
Hasta Bakıcılar Dahi Çok Ciddi Eğitilmiş
Öte yandan hastane açısından yorumlarını bizimle paylaştığında Avrupa’dan bu noktada öğreneceğimiz çok şey var diyor. Yoğun oldukları saatlerde bile güler yüzü hiç eksik olmayan, her konuda yardıma hazır hemşirelerin olduğuna dikkat çekerek, doktorların da hastaya yapacağı müdahaleyi kesin emin olmadan yapmadığını belirtiyor. Ve şunu ekliyor: “Hasta tam anlamıyla iyileşmeden hastaneden çıkamıyor gibi bir anlayışta mevcut.”
Sizle Tanıştıktan Sonra Türkçe Öğrenmeye Başlayanlarla Konuşmak Ayrı Bir Güzellik
Konuşmamızın sonunda ise; “Belki Erasmus, belki bir başka değişim programı. Bir şekilde dünyadaki diğer insanlarla bir noktada buluşmalı, kültürler bilgiler paylaşmalı. İşte sonra belki bir gün bir Avusturyalıyla ister Almanca ister Türkçe sohbet edilebiliyor. Hele de sizle tanıştıktan sonra Türkçe öğrenmeye başlayanlarla konuşmanın keyfine diyecek yok.” Diyerek sözlerini bitiren Sevdenur Karataş arkadaşımıza bizimle paylaştıklarından ötürü teşekkür ediyor ve eğitim hayatında başarılar diliyoruz.
Röportaj: Ayşe Esra GÜLER