Kalkınma Bakanlığı desteğiyle kurulan (DEÜ) bünyesindeki İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG-İzmir) Müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk, yaptığı açıklamada, merkezde moleküler biyoloji, genetik ile tıp bilimlerini birleştirerek yeni çığırlar açacak inovatif çalışmalar gerçekleştirmeyi amaçladıklarını söyledi.
Moleküler biyoloji sayesinde tıpta, hem tanı hem tedavi alanında çok önemli uygulamalar başladığını belirten Öztürk, moleküler biyoloji teknikleri kullanılıp üretilen biyoteknolojik ilaçların dünyada ilaç pazarının yüzde 20'sini oluşturduğuna dikkat çekti.
Ana hedeflerinden birinin henüz Türkiye'de üretilemeyen bu ilaçları üretebilmek ve yeni ilaçlar geliştirebilmek olduğunu vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti:
"Yavaş yavaş hayatımıza girmeye başlayan hücre tedavileri var. Hücre tedavisinde, genelde kişinin derisinden alınan hücre, laboratuvarda yeniden programlanıp başka iş ve amaçla kullanılır hale getiriliyor. Yaşlılıkta, karaciğer, pankreas, kıkırdak dokusu gibi bazı dokularımız bozuluyor. Bozulan dokuların yenilenmesi lazım. Bu yenilenme, hastanın kendi hücresi değiştirilip tekrar hastaya verilerek sağlanabilir. Milyonlarca insanı etkileyen diyabetin nedeni pankreastaki birtakım hücrelerin çalışamaz hale gelmesi. Hücre tedavisiyle pankreası yeniden çalışır hale getirmek mümkün. Felçlilik ve tedavisi imkansız gibi gözüken körlük gibi hastalıkların tedavisi de hücre tedavisinden geçiyor."
Mehmet Öztürk, çoğu kez akraba evliliğine bağlı olarak ortaya çıkan genetik mutasyona bağlı hastalıklarla ilgili de çalışma yapacaklarını, kanser tedavisi için de "monoklonal antikor" adı verilen ilaçların geliştirilmesine yönelik projeler yürüteceklerini dile getirdi.
"TÜRKİYE İÇİN BİR İLK"
Türkiye'deki sivil araştırma merkezlerinin genelde düşük kapasitede, az sayıda bilim insanı ve düşük imkanlarla çalışabildiğini dile getiren Öztürk, "Türkiye için bu merkez bir ilk. İlk kez Türkiye'de yaklaşık 150 milyon lira harcanarak, büyük kapasiteli araştırma merkezi kuruluyor. Merkezdeki laboratuvarların toplam alanı, 2 futbol sahasından daha fazla. Normalde Türkiye'deki araştırma merkezlerinin büyüklükleri 500 metrekareyken burada 20 bin metrekarelik alandan bahsediyoruz" diye konuştu.
Öztürk, merkezde Türkiye'deki tüm kamu ya da özel sektör alanlarındaki araştırmacıların kullanabileceği hizmet birimlerinin oluşturulduğunu ifade ederek, şu bilgileri verdi:
"Sanırım Türkiye'de burası ilk multidisipliner merkez olacak. Burada, moleküler biyologlar, hekimler, eczacılar, mühendisler, çok farklı meslekten insanlar bir araya gelecek, bir sorunu çözmek için herkes kendi bilgi ve becerisini ortaya koyup çalışma imkanı bulacak. Artık modern tıpta bir tek bilim dalı yetmiyor, çok farklı alanlarda uzmanların bir araya gelmesi müthiş sinerji yaratıyor. Farklı şekilde uzmanlıklara sahip insanlar, böylece bir arada başka türlü yapılması mümkün olmayan ya da yıllar alan projeleri gerçekleştirme imkanı bulacak.
Kalkınma Bakanlığı desteğiyle kurulan (DEÜ) bünyesindeki İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG-İzmir) Müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk, yaptığı açıklamada, merkezde moleküler biyoloji, genetik ile tıp bilimlerini birleştirerek yeni çığırlar açacak inovatif çalışmalar gerçekleştirmeyi amaçladıklarını söyledi.
Moleküler biyoloji sayesinde tıpta, hem tanı hem tedavi alanında çok önemli uygulamalar başladığını belirten Öztürk, moleküler biyoloji teknikleri kullanılıp üretilen biyoteknolojik ilaçların dünyada ilaç pazarının yüzde 20'sini oluşturduğuna dikkat çekti.
Ana hedeflerinden birinin henüz Türkiye'de üretilemeyen bu ilaçları üretebilmek ve yeni ilaçlar geliştirebilmek olduğunu vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti:
"Yavaş yavaş hayatımıza girmeye başlayan hücre tedavileri var. Hücre tedavisinde, genelde kişinin derisinden alınan hücre, laboratuvarda yeniden programlanıp başka iş ve amaçla kullanılır hale getiriliyor. Yaşlılıkta, karaciğer, pankreas, kıkırdak dokusu gibi bazı dokularımız bozuluyor. Bozulan dokuların yenilenmesi lazım. Bu yenilenme, hastanın kendi hücresi değiştirilip tekrar hastaya verilerek sağlanabilir. Milyonlarca insanı etkileyen diyabetin nedeni pankreastaki birtakım hücrelerin çalışamaz hale gelmesi. Hücre tedavisiyle pankreası yeniden çalışır hale getirmek mümkün. Felçlilik ve tedavisi imkansız gibi gözüken körlük gibi hastalıkların tedavisi de hücre tedavisinden geçiyor."
Mehmet Öztürk, çoğu kez akraba evliliğine bağlı olarak ortaya çıkan genetik mutasyona bağlı hastalıklarla ilgili de çalışma yapacaklarını, kanser tedavisi için de "monoklonal antikor" adı verilen ilaçların geliştirilmesine yönelik projeler yürüteceklerini dile getirdi.
"TÜRKİYE İÇİN BİR İLK"
Türkiye'deki sivil araştırma merkezlerinin genelde düşük kapasitede, az sayıda bilim insanı ve düşük imkanlarla çalışabildiğini dile getiren Öztürk, "Türkiye için bu merkez bir ilk. İlk kez Türkiye'de yaklaşık 150 milyon lira harcanarak, büyük kapasiteli araştırma merkezi kuruluyor. Merkezdeki laboratuvarların toplam alanı, 2 futbol sahasından daha fazla. Normalde Türkiye'deki araştırma merkezlerinin büyüklükleri 500 metrekareyken burada 20 bin metrekarelik alandan bahsediyoruz" diye konuştu.
Öztürk, merkezde Türkiye'deki tüm kamu ya da özel sektör alanlarındaki araştırmacıların kullanabileceği hizmet birimlerinin oluşturulduğunu ifade ederek, şu bilgileri verdi:
"Sanırım Türkiye'de burası ilk multidisipliner merkez olacak. Burada, moleküler biyologlar, hekimler, eczacılar, mühendisler, çok farklı meslekten insanlar bir araya gelecek, bir sorunu çözmek için herkes kendi bilgi ve becerisini ortaya koyup çalışma imkanı bulacak. Artık modern tıpta bir tek bilim dalı yetmiyor, çok farklı alanlarda uzmanların bir araya gelmesi müthiş sinerji yaratıyor. Farklı şekilde uzmanlıklara sahip insanlar, böylece bir arada başka türlü yapılması mümkün olmayan ya da yıllar alan projeleri gerçekleştirme imkanı bulacak."
"BAŞLANGIÇ AŞAMASINDAYIZ"
Mehmet Öztürk, 10 Eylül'de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık'ın katılımıyla açılması planlanan merkezin inşaatının tamamlandığını, bilim kadrolarını oluşturmaya başladıklarını, yurtdışındaki çok önemli araştırma merkezlerinden 15 bilim adamını transfer ettiklerini söyledi.
Merkezde hücre tedavileriyle ilgili çalışmalarının bir yıl önce başladığını, biyoteknolojik ilaçlarla ilgili çalışmaların da bir iki ay içinde başlamasının planlandığını anlatan Öztürk, dünyada Viyana'nın doğusundan Hindistan'a kadar olan geniş coğrafyada, İsrail dışında bu büyüklükte bir merkez bulunmadığını da sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM