Dr. Mahmut TOKAÇ
Türk Eczacıları Birliği 39. Olağan Büyük Kongresinde yapılan ve mevcut Başkan Erdoğan Çolak’ın tek liste ile girdiği seçimler sonucunda yeni TEB Merkez Heyeti hemen hemen 38. Dönemdeki aynı kişilerden oluştu. Heyetin tek bayan üyesi olan Mukaddes Harmancı’nın yerine Zonguldak Eczacı Odası’ndan Aynur Yıldız yine tek bayan üye olarak heyete katılırken diğer isimler yerlerini aynen korudular.
Aslında Aynur Yıldız’ın Merkez Heyette yer alması benim için biraz sürpriz oldu. Çünkü İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör, Kongre’den yaklaşık bir ay önce yaptığı bir açıklamada İstanbul, Kocaeli, Bursa, Kastamonu, Zonguldak eczacı odalarının oluşturduğu Çağdaş Eczacılar Platformu olarak seçim çalışmalarını sürdürdüklerini belirtmişti. Zonguldak Eczacı Odası’nın da Erdoğan Çolak ekibiyle hareket ediyor olması aslında muhalefet kanadının iyice güçsüzleşmesi demek oluyordu ki zaten bu yüzden muhalefetin liste çıkar(a)madığını düşünüyorum.
Bu durumu kısaca değerlendirecek olursak, iki yıldır yönetimde bulunan ve birçok platformda sürekli eleştirilen TEB yönetiminin aynı kadro ile seçimleri kazanması iki şekilde yorumlanabilir:
1- TEB yönetimi başarılıdır, eleştiriler haksızdır.
2- Aslında eczacılar TEB yönetimini başarılı bulmamakla birlikte karşısında daha iyi bir yönetim alternatifi göremediği için kerhen mevcut yönetimle devam etmektedir.
Eğer birinci seçenek doğru ise eczacı kamuoyunda TEB yönetimi neden bu kadar çok eleştirilmektedir? Yoksa gerçekte sesi çok çıkan bir grup, sessiz çoğunluğa baskın geldiği için mi bu şekilde görüntü oluşmaktadır?
Yok böyle değil de ikinci seçenek doğru ise alternatifsizliğin sebebi kimdir? Bu işin liderliğini gerçekleştirmesi beklenen İstanbul Eczacı Odası alternatifsizliğin sebebi olabilir mi?
Ben iki seçeneğin karması bir başka seçeneğin olduğunu düşünüyorum. Mevcut TEB yönetimini birçok konuda başarılı bulmakla birlikte eksikliklerini giderecek yapıcı bir muhalefetin olmaması dolayısıyla kendilerini daha iyiye götürecek bir şanslarının olmadığını görüyorum.
Asıl sorun nerede?
Asıl sorunun nerede olduğunu anlamamız açısından Kongre’de Aydın Eczacı Odası delegesi Reha Deniz Arda’nın Gezi Direnişi’nden bahsettiği konuşmasındaki; “Toplumsal hiçbir harekette kendini göstermeme çizgisini en başından beri koruyan meslek örgütümüz TEB maalesef ki yoktu.” cümlesinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Bir meslek örgütünün ana gayesinin mesleğin daha iyiye gitmesi için çalışmak olması gerekirken siyasi bir parti gibi davranması sorunun ana kaynağıdır
Meslek örgütlerinin iktidarların yanlışlarına karşı muhalefet etme görevleri mutlaka vardır. Ama bu, her yapılanın karşısında olmak gibi bir duruma dönüşürse o zaman yaptığı muhalefetin hiçbir anlamı kalmamakta, iktidarlar tarafından dikkate bile alınmamaktadırlar. Hekimlerin meslek örgütü olan TTB’nin durumu bunun tipik örneğidir. Kendi toplantılarına misafir olarak gelen ve henüz hiçbir icraatı bile olmayan bir Sağlık Bakanını yuhalamak nezaketsizliğinde bulunmuşlar ve iletişim kapılarının kapanmasına sebep olmuşlardır.
TEB’de bir ara aynı hataya düşmek üzereyken hatasından dönmüş, benim kanaatime göre TTB’nin durumuna düşmekten son anda kurtulmuştur.
Bakanlığı döneminde Recep Akdağ, tüm TEB kongrelerine katılmaya özen gösterirken TTB kongrelerine katılmamaktaydı. Mehmet Müezzinoğlu da ilk bakan olduğunda Diş Hekimlerinin kongresine davet edilmişti. Orada çirkin tezahüratlarla karşılaştığı için ondan sonraki hiçbir kongreye katılmadığını duydum. Halbuki bu tür kongreler yetkililere sorunların aktarılabildiği önemli platformlardır. Hele buraya davetle gelen misafirlere karşı nezaket ölçüleri içinde eleştiri yapmak, o kişilerin yanlışlarından dönmelerine sebep olabilecekken, hakarete varan davranışlarda bulunmak yanlışlarında ısrara bile yol açabilir.
TEB ve temsil sorunu
TEB Merkez Heyeti’nde İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç büyük ilin temsilinin sağlanamaması bence büyük bir eksiklik. Ama bu hususta kabahatin mevcut TEB yönetiminde mi yoksa söz konusu illerin yönetimlerinin tutumunda mı olduğu konusunda emin değilim. Ama gördüğüm manzara o ki muhalefet kanadında da bir yeknesaklık söz konusu değil. İstanbul’un başını çektiği grubun içinde Ankara ve İzmir’in adının anılmaması, bu iki büyük ilin neden İstanbul’la bir araya gelemediği sorusunu akıllara getirmekte.
Başta sorduğum soruyu tekrar edeyim: Bu işin liderliğini gerçekleştirmesi beklenen İstanbul Eczacı Odası alternatifsizliğin sebebi olabilir mi?
İstanbul Eczacı Odası, yönetiminde çok sevdiğim arkadaşlarımın da bulunduğu bir örgüt olmasına rağmen ne yazık ki TTB’nin düştüğü açmaza düşme konusunda onlarla yarışmakta, bir meslek örgütü olma asli görevlerini unutarak siyasi bir parti gibi davranmaktadır.
İstanbul Eczacı Odasının yönetimindeki arkadaşlara benim acizane tavsiyem, değişmeyi düşünmeleri, bu konudaki ısrarcı oldukları davranışlarını gözden geçirmeleri ve TEB için eleştirdikleri örgüt içi demokrasi ve katılımcılığın olmaması hususunu kendilerinin de odalarında yapmayarak daha katılımcı, her kesimin adil bir şekilde temsil edildiği bir oda şekline gelerek TEB yönetiminde temsil edilebilir hale gelmeleridir. Aksi takdirde eczacılığın geleceğine hiçbir katkısı olmayan oda olarak anılmaya başlanacaklardır.
Dost acı söyler.
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM