Salisin, Salix alba (Aksöğüt) kabuklarından elde edilir.
İzole edilen ilk glikozit, Salix kabuklarından elde edilen salisindir. Bir çeşit fenol glikozidi olup, hidrolizinden sonra salisil alkol ve glukoza ayrılır.
Söğütgillerin çoğunda (söğüt, kavak, titrek kavak v.b.) bu heterozite rastlanır. Kinin yerini tutar, ayrıca romatizma tedavisinde kullanılır; fakat etkisi değişkendir.
Kullanımı tarihte çok öncelere dayanmaktadır. Tıp tarihinde antik çağa uzanan bir öyküsü vardır. Sümerler ve Eski Mısırlılar döneminde söğüt ağacı kabuğunun kaynatılarak veya toz haline getirilerek ağrı kesici bir ilaç gibi kullanılmıştır. Hipokrat’ın notlarında analjezik etkisinden bahsederken, Galen ise salisinin antienflamatuar etkisinden söz etmiştir. Ancak 1800lü yıllarda bu maddenin mide üzerindeki olumsuz etkileri bilim adamlarını bir çalışma yapmaya sevk etmiştir.
Ankara Üniversitesi’nin yazılı bültenindeki rivayete göre Bayer firmasında kimyager olarak çalışan Felix Hoffmann’ın babası romatizma hastasıdır ve sodyum salisilat nedeniyle ciddi mide sıkıntısı çekmektedir. Bu duruma çok üzülen Hoffmann, salisilatın mideye yan etkilerini yok etmek amacıyla çeşitli formülasyonlar denemiş ve en sonunda asetilsalilsilik asidi bulmuştur. İlk zamanlar kalbe zararlı olacağı için piyasadan çekilmesi istenen asetilsalisilik asit, ilginçtir sonradan kalp sağlığını koruma amaçlı sağlık gündemine gelmiştir.
Ayşe Esra GÜLER
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM