Dr. Mahmut TOKAÇ
Ülkemiz 15 Temmuz ihanetinden bu güne sistemli bir şekilde saldırı altında. En son İzmir’de kahraman bir polisimizin fedakarlığı sayesinde büyük bir katliam önlenmiş ve toplum olarak bu konuda son derece hassasken, Sadece Eczacı grubunda Osman Kaya’nın “İlaç firmalarına güvenipde %10 zam varmış diye stok yapmayın, paranız varsa dolar yapın zaten %10 koyar 3 aya kadar” şeklindeki paylaşımını görünce son derece sinirlendim ve o sinirle bana yakışmayacak kaba bir ifade kullandığım bir yorum yaptım. Osman Kaya’yı tanımıyorum ama onun beni tanıdığı kesin. Telefonla aradı ve konuştuk. Ülkemizi yok etmek üzere kurulan kumpası ortadan kaldırmak üzere dolar bozdurma kampanyasına karşı FETÖ ihanet şebekesinin dolar alın diye teşvik ettiği bir ortamda döviz ya da altın alın demek yerine doğrudan dolar alın deyince bunun bir sembolik anlamı olduğunu belirterek sinirlenip bu yorumu yazdığımı, yorumumu sileceğimi ama kendisinin de dolar ifadesini değiştirmesini söyledim ve yorumumu sildim.Sonrasında benim grupta ne işimin olduğu yolunda mesajlar gelmeye başlayınca bu arkadaş olayı dolar boyutundan çıkartıp benim grupta olmam üzerine yoğunlaştırdı ve benim telefon numaramın olduğu telefon rehber kaydının görüntülerini paylaştı. Daha sonrasını gruptan çıkartıldığım için takip edemedim ama bir arkadaşın uyarısı ile “terbiyesizlik” suçlamasına maruz kaldığımı öğrendim. Öncelikle belirtmeliyim ki sanal alemde bile kaba söz kullanmamaya özen gösteren birisiyim. Nasıl bir ortamda yetiştiğimi bu köşemde de yayımlanan rahmetli anneannem ile ilgili yerel bir dergiye yazdığım yazımda şöylece aktarmıştım:”Ünye’de Orta Mahalledeki aynı bahçe içinde yer alan yan yana iki evde olmamız dolayısıyla sürekli beraber olduğumuz için rahmetli anneannemin bizim üzerimizdeki etkisi çok fazla idi. Nezaket ve güzel söz bizlere en çok tavsiye ettiği hususlardandı. Normal zamanlarda bize karşı çok hoşgörülü olmasına rağmen ağzımızdan çıkacak ufacık da olsa kaba bir söze asla müsamaha etmez, sert bir şekilde bizi uyarırdı. Sokak kültürüne alışmamamız için evimizin bahçesinde oyun parkı oluşturması için babamı teşvik etmişti. Böylelikle bizler evimizin bahçesinde oynayarak büyüdük.” (http://www.ivek.org.tr/unyede-arife1-bir-termeli-emine-varilci-95yy.htm) Eğer benden kaba bir söz sadır olmuşsa bu bazı konularda ne kadar hassaslaştığımıza yorumlanmalıdır. Tüm bunlara rağmen kaba sözü ben de kendime yakıştıramıyorum ve tüm arkadaşlardan özür diliyorum. İşin başka bir boyutuna değinmek istiyorum. Sanki Sadece Eczacı grubunda kendimi eczacı gibi göstererek gruba girdiğimi ima eden mesajlar vardı ki bunlar beni gerçekten üzmüştür. Bu gruba kendi isteğimle girmedim. Eczacıların sorunlarıyla yoğun bir şekilde uğraştığım için grubu yönetenler tarafından gruba ilave edildim. O dönemde de bu tartışma yaşandı. Beni çıkartmalarını rica ettim ancak burada paylaşılan şikayetleri kamunun yöneticilerine iletebilmem için kalmam gerektiğini söylediler. Hassasiyeti bildiğim için de hiçbir paylaşımda bulunmadan sadece mevzuatı ilgilendiren konular gündeme geldiğinde takip ediyordum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden 1985 yılında mezun oldum. Uzun yıllar Sağlık Bakanlığının değişik birimlerinde çeşitli kademelerde doktor ve idareci olarak görev yaptım. İstanbul 112 Başhekimi iken tanıştığım ve 2002 yılında yeni Sağlık Bakanı olan sayın Recep Akdağ tarafından İlaç ve Eczacılık Genel Müdür Yardımcılığı görevi verildi. Verildi diyorum çünkü bu köşede daha önce anlattığım gibi (http://www.ivek.org.tr/uc-12-mayis-113yy.htm) bu güne kadar hiç bir göreve talip olmadım. Görev verildiğinde ise birkaç istisna dışında kaçmadım. Daha sonra da 4 yılı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü olmak üzere şimdiki adı TİTCK olan İEGM’de 6 yıl yönetici olarak çalıştım. Bu süre içerisinde eczacılıkla ilgili birçok mevzuatın oluşmasında görev aldım. 2009 yılında en büyük kızımın İstanbul’da bir üniversiteyi kazanması üzerine kendi isteğimle genel müdürlük görevimi bırakıp İstanbul’a geldim. Genel müdürlükten ayrılmış olmama rağmen İVEK yöneticileri mevzuatla ilgili soruları olduğunda benden yardım isterlerdi ve ben de bu soruları elimden geldiğince cevaplamaya gayret ederdim. Israrlı talepleri kıramayıp İVEK’in Bilimsel Danışma Kurulu Başkanlığına getirildim ve bu hususları makale şeklinde yazmak üzere internet sitesinde bir köşe tahsis edildi. Bu köşede eczacılıkla ilgili birçok konuya değindim. En önemlileri ise eczacılık mevzuatıyla ilgili oldu hep. Öncelikle 6197 sayılı kanun değişikliği ile ilgili bir seri makale kaleme aldım ve bu makalelerde eczacıların yaşayacağı sorunlarla ilgili uyarılarda bulundum. (6197 Değişiklik Taslağı, TBMM’ye Sunulan 6197 Değişiklik Teklifinin Değerlendirilmesi, Alt Komisyondan Geçen 6197 Değişiklik Teklifi Hakkında Düşünceler,, Gediğimiz Hayırlı Olsun,Belediye Otobüsü Sendromu.) Tabi sadece köşe yazısı yazmakla kalmayıp İVEK yöneticileri ile birlikte TBMM’de ilgili komisyonlarla görüşmeler yaparak çekincelerimizi aktardık. Bu uyarılarımızın bir kısmı dikkate alınsa da bazıları alınmadı ve belirttiğim sıkıntılar yaşanınca düzeltmek için bir torba kanunla yeniden yasal düzenleme gerekti.(Torba Kanun Eczacılık İçin Ne Gibi Değişiklikler Getiriyor?) 2004 yılında eczacıların yaşadıkları sıkıntıları bizzat kendilerinden dinleyerek ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yönetmelik değişikliği yapmıştım. Maalesef benim ayrılmamdan sonra 2014’de eczacının lehine olan o düzenlemeleri ortadan kaldıran yeni bir yönetmelik yayımlandı. İtirazlarımı hem yetkililerle paylaştım hem de köşemde yazdım.(Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmelik Neleri Değiştiriyor?, Dağın Doğurduğu Fare: Eczaneler Yönetmeliği Değişikliği.) Köşe yazılarımda eczacılık gününden milli ilaç politikasına, eczacılıkta uzmanlıktan piyasada bulunmayan ilaçlara, TEB seçimlerinden ilaç krizine kadar ilaç ve eczacılığa ilişkin pek çok konuya da temas ettim. (25 Eylül Dünya Eczacılık Günü, 14 Mayıs Eczacılık Günü, İlaç Krizi, Milli Bir İlaç Politikası Gerekli mi?, Uzman Eczacılık ya da Eczacılıkta Uzmanlık, TEB Seçimlerinin Düşündürdükleri, Piyasada Bulunmayan İlaçlar ve İhale Meselesi.) Bazen de değişik dergilerde yazdığım eczacılığa ilişkin makalelerim köşemde konuk oldu.(S Harfi G’ye Dönüşürken STD’nin Evrimi, Eczacılık ve Etik 1, 2, 3, Osmanlı’dan Günümüze Eczane Sayısının Sınırlandırması Meselesi.) Alanım Tıp Tarihi ve Deontoloji olmasına rağmen şimdiye kadar basılan tek kitabım “Kırmızı Çizgi – Osmanlıdan Günümüze Eczacılık Mevzuatının Gelişimi” de eczacılık alanıyla ilgilidir. İVEK’in gerçekleştirdiği ve eczacılık alanında bugüne kadar ülkemizdeki en geniş katılımlı organizasyon olan Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongrelerinin ilk ikisinde Genel Sekreter sıfatıyla eczacıların sorunlarına çözüm bulunmasına karınca kadarınca katkı sunmaya çalıştım. 26-29 Nisan 2017’de gerçekleştireceğimiz 3. İVEK Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongresinde de Genel Sekreter olarak katkıda bulunmaya devam edeceğim inşallah. İVEK’in vakıflaşması sürecinde yine arkadaşların zorlamasıyla Yönetim Kurulu Başkanı oldum. Kar-yağış demeden ve maddi bir karşılık beklemeden hemen hemen her hafta bir günümü Ankara’da geçirerek eczacıların sorunlarına çare aramaya, eczacıları sıkıntıya sokan ısı-nem, tabela gibi birçok meselenin çözümü için ilgililerle görüşmeler yapmaya, aksaklıkların düzeltilmesi için gayret göstermeye devam ediyorum. Kendi iradem dışında kaydedildiğim ve çıkartılma isteğime rağmen ısrar üzerine kaldığım Sadece Eczacı grubundan bu şekilde ayrılmış olmak benim eczacıların sorunlarına çözüm bulma çabalarıma zerre miktarınca zarar veremeyecektir. Ancak Sadece Eczacı grubu içinde bazılarının (eğer artniyetli değillerse) benim eczacılara verdiğim katkıyı görmeyip virüs olarak tanımlamalarına da anlam verebilmiş değilim. Hele haddimi bildirdiği vehminde olanların ise had bildirmek haddine değildir. Bu da böyle biline. Marifet iltifata tabidir derler ya, eczacıların sorunlarına çözüm bulma çabalarımdan dolayı bana takdirlerini ileten eczacılara teşekkür ediyorum. Bu türlü olumsuzlukların ise benim nezdinde hiçbir önemi yoktur. Aslına bakarsanız hayatta temel prensiplerimden biri “halkın medhiyle mağrur, zemmiyle mağdur olmamak”tır. O yüzden benim mahlûkattan bir beklentim de yoktur, Hâlık’ın keremine talibim. Rabbimden ülkemize bir daha 15 Temmuz gibi bir ihaneti yaşatmamasını, bu ihanet şebekesine destek olanları ıslah etmesini diliyorum. Ülkemize kumpas kurmaya çalışan devlet veya örgütlerin kumpaslarını da kendi başlarına geçirmesini niyaz ediyorum. 2017 yılında barışın ve kardeşliğin hakim olduğu bir dünya temenni ediyorum.