Dr. Mahmut TOKAÇ
Ramazanda Boston, Samsun, İstanbul Hattında
(Hırka-i Saadet Ziyareti ve Destimal Merasimi)
Ramazan ayının ikinci yarısı hareketlilik ve duygusallık yönünden benim için oldukça yoğun geçti. ABD’de her yıl başka bir şehirde icra edilen BIO International Convention, bu yıl Boston’da gerçekleştirildi. Ülke olarak 6 yıldır katıldığımız BIO toplantılarına bu yıl katılamayacağımız bildirilmişti. Bu etkinliğe katılmamanın ilaç sektörünün geleceği olan biyoteknoloji alanında önemli bir fırsatın tepilmesi ile eşdeğer olacağı düşüncesiyle İVEK İlaç, Eczacılık, Sağlık Bilim ve Teknolojileri Vakfı olarak Sağlık Bakanlığımıza etkinliğin önemini vurgulayan bir dilekçe ile müracaat ederek Sağlık Endüstrilerini Yönlendirme Komitesinde (SEYK) konunun ele alınmasını talep etmiştik. SEYK, TİTCK Başkanlığında oluşturulacak bir kurulla etkinliğe katılımın sağlanmasını ve İVEK’in de organizasyondan sorumlu olmasını kararlaştırmıştı. Bu karar üzerine biraz geç kalınmış olması dolayısıyla geçmiş yıllara göre nispeten daha küçük bir stand kiralanırken, öncekilere göre sayıca daha fazla kişi ile katılım sağlandı.
Türk Amerikan Bilim İnsanları Derneği (TASSA) tarafından iki yılda bir icra edilen TASSA Konferansının bu yıl Boston’da ve BIO’nun hemen öncesinde 2-3 Haziranda olması dolayısıyla 1 Haziran günü İVEK ekibi olarak Boston’a gittik. TÜSEB, TÜBİTAK, TİTCK ve birçok resmi kurum yetkililerin de katıldığı ve önemli görüşmelerin gerçekleştirildiği iki günlük TASSA toplantılarının çok faydalı geçtiğini düşünüyorum.
4-7 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilen BIO’da 5 Haziran Salı günü Türk standının açılış töreninin hemen akabinde gelen bir telefon ile amcam Dr. Turgut Tokaç’ın vefat haberini aldım. Cenazenin Perşembe günü Samsundan kaldırılacağı bilgisini almam üzerine hemen o günkü uçakla derhal Türkiye’ye döndüm. Yani BIO’nun kalan kısmına ve planlanmış etkinliklerimize katılamamış oldum. İstanbul’dan Samsun’a geçerek cenaze merasimine iştirak ettim. Ünye’de kısa bir sıla-i rahimden sonra tekrar İstanbul’a döndüm.
Ertesi gün bin aydan hayırlı Kadir gecesini İstanbul’da duygusal bir ortamda ihya ettik. Kadir gecesinin sabahında İstanbul İl Kültür Müdürü Coşkun Yılmaz’dan bir davet geldi. Sultan III. Ahmed Kütüphanesinin açılışı, Hırkayı Saadet ziyareti ve Destimal merasimi için gelen davet üzerine daha önce duymamış olduğum destimal töreninin ne olduğunu internetten araştırmaya başladım. Okuduğum bilgiler heyecanlanmama yol açtı. Osmanlıda güzel bir gelenek olarak Ramazan ayının onbeşinde Topkapı Sarayının Kutsal Emanetler bölümünde bulunan Hırka-i Saadet ziyarete açılır, yoksullara yardım eden ya da öğrencilere burs veren hayırseverler davet edilirmiş. Bu ziyarete katılanların Peygamber Efendimizin (as) mübarek hırkasının eteğini (ya da sağ omzunu) öpmelerine müsaade edilir, ancak hırkanın zarar görmemesi için birer mendil verilerek hırkanın üzerine konulan bu mendilin öpülmesi şeklinde gerçekleştirilirmiş. Sonunda da bu mendil o kişiye hediye edilirmiş. Efendimizin (as) hırkasına değmiş olan bu mendillere (Farsça Dest-i mal) sahip olanlar o kadar değer verirlermiş ki ömürlerinin sonuna kadar itina ile saklar ve evlatlarına/torunlarına öldüklerinde kefenlenirken bu mendili yüzlerine örtmelerini vasiyet ederlermiş.
Bu bilgileri öğrenince derhal davete icabet edeceğimi bildirdim. Ertesi gün tören saatinden çok önce sevgili dostum eczacı Sedat Eroğlu ile birlikte Topkapı Sarayına gittik. Önce açılışı yapılacak olan Sultan III. Ahmed Kütüphanesini henüz ziyaretçiler gelmeden gedik. Açılış töreninin ardından Hırka-i Saadet ziyaretine geçildi. Müthiş bir manevi atmosferde salat u selamlar ve gözyaşları eşliğinde Efendimizin (as) mübarek hırkasını ziyaret ettik. Zarar görmemesi için hırkayı öpmemize müsaade edilmese de hırkaya dokunmuş olan mendiller geleneklere uygun olarak ziyaretçilere hediye edildi. Ben de o mendili hürmetle alıp öperek çıkışta verilen keseye yerleştirdim ve edindiğim bilgilerdeki gibi saklamak üzere eve getirdim.
Mendilin dört yanında Şeyhülislam Arif Hikmet Beyin şiiri yer almakta.
Hırka-i Hazret-i Fahr-i Rusüle
Atlas-ı çarh olamaz pây endâz
Yüz sürüp zeyline takbil ederek
Kıl şefî’-i ümeme arz-ı niyâz
Manası
“Peygamberlerin (kendisiyle) iftihar ettiği Hazretin (Peygamberimizin) hırkasına, feleğin mavi atlası (gökyüzü) ayak halısı (paspas) bile olamaz.
Yüz sürüp eteğinden (hırkanın kenarından) öperek, ümmetlerin şefaatçisine niyâzını arzet (Ondan şefaat dile)”
Orta kısmında ise
“Allahu yu’avvinukum fî külli’l-umûr”
(Allah bütün işlerde size yardım eder.) yazmaktadır.
Tören esnasında salât u selam okumak üzere orada bulunan hafız efendilerin yanında sanatçı Mehmet Kemiksiz de vardı ve bir Kaside okudu. Bu kaside hatıralarımın canlanmasına vesile oldu. 2014 yılında TRT’de yayınlanan Savaş Barkçin’in yönettiği, Murat Salim Tokaç ve ekibinin sazlarıyla katıldığı, Ahmet Şahin, Murat Irkılata ve Mehmet Kemiksiz’in de hanende olarak bulunduğu Gönül Makamı programında, önceki hafta ebediyete irtihal eden amcam Dr. Turgut Tokaç konuk olmuştu. Programda amcamla hekimlik ve musiki üzerine sohbet ederlerken hastalık-dert-deva konulu eserler içeren musiki meşkinde bulunmuşlardı. Merhum amcamın ney ile giriş taksimini icra ettiği “Aman Doktor” isimli saba türkünün arasında Mehmet Kemiksiz bir kaside okumuştu. Hırka-i Saadet ziyaretinde okuduğu kaside bana bu programı hatırlatınca eve geldiğimde programın kayıtlarını aradım. Amcamın ney taksimini yaptığı türkünün kaydı aşağıdaki linkte buldum: https://youtu.be/0sjSLjBYZoc
Amcamla yapılan sohbeti de merak edenler için yaklaşık 40 dakikalık programın tamamı da bu linkte mevcuttur:https://youtu.be/f1Zsdf6o2Pc
Oğlu ve öğrencisi Dr. Murat Salim Tokaç’ın SD için kendisiyle 9 sene önce yaptığı röportajda da amcamın hayat hikayesi ayrıntısıyla bulunabilir.
http://www.sdplatform.com/Dergi/329/Kendi-dilinden-Dr-Turgut-Tokac.aspx
Bu söyleşide yer almayan, merhum amcamın bana anlattığı bir hatırasını aktarayım. Merhum Halil Can’dan ney dersleri almak üzere ilk gidişinde, zaten gariban bir üniversite öğrencisi olduğu için fazla ücret isterse ne yapacağını düşünerek korka korka “Bedeli nedir?” diye sormuş. Merhum Üstad: “Evlat” demiş, “Bedeli ömrün oldukça her isteyene bilâ bedel öğretmektir”. Amcam merhum: “O zaman param cebimde kaldı diye o kadar sevinmiştim ki, ama keşke o gün cebimdeki tüm parayı isteseydi de bana bu yükü yüklemeseydi.” demişti bu hatırasını anlattığında. Gerçekten de amcam rahatsızlandığı son senesine kadar kim istemişse ona musiki öğretmekten geri durmamış, hocasının vasiyetine daima sadık kalmıştı.
Samsun Büyük Camideki cenaze namazını kıldıran hoca efendi, cemaate “Nasıl bilirsiniz?” sorusunu yöneltmek yerine onun inançlı ve ibadet ehli bir insan olduğuna kendisinin şahit olduğunu söyleyip, ne kadar çok öğrenci yetiştirdiğini, Samsun İlahiyat fakültesinde uzun yıllar dini musiki dersleri verdiğini, Samsun diyanet kadrosundaki pek çok talebesinin olduğunu söyleyip, az önce kılınan öğle namazında müezzinlik yapan zatın da amcamdan dini musiki dersleri aldığından bahsetti. Sadece haklarını helal etmelerini cemaatten istedi.
Hekimliğiyle, edebiyle, konuşmasıyla ve güzel yazısıyla her zaman kendime rol model olarak benimsediğim, meslektaşım ve amcam Dr. Turgut Tokaç’ı, 1994 yılında diş hekimliği son sınıf öğrencisiyken hain bir terör saldırısında kaybettiğimiz neyzen ve klasik kemençe sanatçısı oğlu Ali Ertuğrul Tokaç’ın yanında ebedi istirahatgâhına tevdi ettik. Böylece 24 yıllık evlat hasreti sona erdi ve çok sevdiği oğluna kavuşmuş oldu. Rabbim her ikisini de Efendimize (as) komşu eylesin.
Böylesine hareketli ve duygusal bir onbeş günden sonra Ramazan Bayramına ulaştık. Bu vesileyle Ramazan Bayramınızı tebrik ederim. Sağlıcakla kalın.
Not: Topkapı Sarayında Kutsal Emanetler arasında yer alan Hırka-i Saadet, Peygamber Efendimizin (as) Kaside-ü Bürde şairi Ka’b bin Züheyr’e (ra) hediye ettiği hırkasıdır. Ka’b, İslamın ilk yıllarında müşriklerin tarafında yer alan çok güçlü bir şairdir. Şiirleriyle İslama hakaretler etmekte ve Müslümanların morallerini bozmaktaydı. Müslüman olunca kendisini affettirmek için yazdığı şiiri Efendimizin (as) huzurunda okuduğunda Efendimiz (as) çok beğendiği için sırtındaki hırkasını çıkartarak Ka’b’ın (ra) omzuna koymuş ve bu yüzden okuduğu o meşhur şiiri Kaside-i Bürde (Hırka Kasidesi) olarak anılagelmiştir.
Efendimizin (as) bir de Fatih’te Hırka-i Şerif Camiinde bulunan hırkası vardır. Efendimizi (as) görmeye Medine’ye geldiği halde evde bulamadığı için annesine verdiği sözden dolayı göremeden Yemen’e geri dönen Veysel Karanî’ye verilmek üzere vasiyet ettiği hırkasıdır ki onun soyundan gelenler tarafından günümüze kadar korunmuş ve halen Hırka-i Şerif Camiinde aynı soydan gelenler tarafından muhafaza edilmektedir. Bu arada o soyun son temsilcisinin hiçbir evladının olmadığı bilgisini de yeni öğrendim.
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM