Novatemed Innoceuticals A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Meral Şaşoğlu ile Maslak'daki ofisinde gerçekleştirdiğimiz röportajın içeriği;
Akademik hayatınızın bir kısmında yurt dışında öğretim üyeliği yapmanıza rağmen, Türkiye’ye dönmüş olmanızı neye bağlıyorsunuz?
Ben kendi farkımın farkındaydım. Amerika’ya gittiğimde ise bunu daha iyi anladım. Bizim ülkemizde yurt dışındaki bilim anlayışı yok. Gidip gördüğümde bu da beni ziyadesiyle üzdü diyebilirim. Bizim ülkemizde bilimsel anlamda işbirliği yok. Ekipsel değil bireysel çalışıyoruz. Bu yüzden de bilim yolundaki insan yurt dışına itiliyor. Ancak ben Amerika’da kendi bilgi birikimimi fark ettiğimde bunu ülkem için kullanmaya karar verdim. Kimya mühendisi olan oğlum Ender Bozkurt ile de konuşarak kendi laboratuvarımızı kurmaya karar verdik. Türkiye’den bilginin dünyaya gidebileceğini, ülkemizi nutrasötikler ve kozmetikler noktasında ileriye taşıyabileceğimizi öngördük. Etiyopatogenezden yola çıkarak tedaviye yönelik formülasyon geliştirebileceğimiz laboratuvarları kurmayı hedefledik. Aslına bakarsanız Türkiye’deki hekimlerin klinik deneyimi yurt dışındaki hekimlerden daha güçlüdür. Büzüm gözü kapalı teşhis koyduğumuz bir vaka için yurt dışında yuvarlak masa toplantıları yapılabiliyor. Ben kendi ihtisasımı günde 120 hasta görerek yaptım. Bu imkan yurt dışında yok.
Peki, İstanbul’u bırakıp Amerika’ya gidişiniz nasıl oldu?
Amerika’da NATO tarafından düzenlenen bir kursa katılmıştım. Bu kursa dünyanın birçok yerinden 58 kişi katılmıştı. Dermatofarmakoloji ve toksikoloji eğitimi aldığımız bu kurs programında bu 58 kişinin içinde yalnız 10 dermatolog vardı ve bunlardan biri de bendim. Bu konuda Türkiye’de de tekim. Amerika’ya beni davet eden kişilerle de burada tanıştım. Aslında ben yurt dışına çıkmak için oğullarımın eğitimin belli bir aşamaya gelmesini bekledim. Tabi ki ufak tefek işler için yurt dışı ziyaretlerim oluyordu ama uzun süreli değillerdi. O zamana kadar çocuklarımla yoğun bir şekilde ilgilendim, onlara zaman ayırdım. Çünkü onların eğitimi de benim için önemliydi. Onların eğitim hayatlarının belli bir raya oturduğunu görünce çok vakit kaybetmeden yurt dışına gittim.
Oğullarınızdan bahsettiniz. Onların da sürece katılmaları nasıl oldu?
Oğullarım Ender Bozkurt ve Emrah Bozkurt da çok güzel fikirlerini ülkeleri için kullanmayı hedeflediler. Biz aile olarak ülkemize katkıda bulunmak ve insanlığa ülkemizden yola çıkarak hizmet etmek amacındayız. Her birimizin dünya çapında önemli buluşları ve birincilikleri var. İnsanlara iyiyi, iyiliği sunmak bizim sevdamızdır. Onlar, ben üniversitede çalışmalarımı yürütürken benim en iyi asistanlarımdı. Ben çalışmalarımdan dolayı ödül aldığımda oğullarıma da çok teşekkür ettim.
Üniversiteden emekli olduğunuzda kendi formüllerinizi oluşturma sürecininiz nasıl gelişti? Dr. Meral’s Elixir serisinin serüveninden biraz bahseder misiniz?
Bu düşüncem fakülteye girdiğim yıllardan beri vardı. Uzmanlık alanı olarak dermatolojiyi seçme sebebim dahi başından beri bu fikirlerimdi. Uzmanlık sınavında Türkiye 5.’si olmama rağmen ben yine de dermatoloji seçtim. Çünkü dermatolojide bilinmeyen çok fazla şey vardı. Bilinmeyen hastalıkların sebebini ve bu sebeplere yönelik çözümleri araştıracaktım. 1995 yılında Ginkgo Biloba’nın güneşten koruyucu etkisini, başka bir çalışmamda yine Ginkgo Biloba’nın antioksidan etkisini ispatladım ve ödüller aldım. Behçet hastalığında Kolşisin'in etki mekanizması üzerinde de yine çalışmalarım oldu. Bizim amacımız adanmışlıktır. Ülkemizdeki ARGE imkanlarını ileriye taşımak ve dünya çapında bir seviye yakalamak hedefimiz var. Türkiye’yi dünyaya fayda sağlayacak bir merkez haline getirmek istiyoruz. Biz bir pazarlama şirketi değil bir ARGE şirketi olmak istiyoruz. Deneme üretimimizle insanların rağbetini görüyoruz. Bizi bugünlere getiren müşterilerimizin memnuniyeti oldu. Yurt dışından da ciddi taleplerimiz var. Dünyadan pek çok firma ile görüşüyoruz. Seçici olmakla beraber o bölgedeki insanlara da Türkiye’nin prestijini arttıran konumda olmak için de elimizden geleni yapıyoruz.
Son zamanlarda televizyonlarda sıkça gördüğümüz ve çeşitli tedavi yöntemlerini insanlara tanıtan kişiler ve programlar hakkında sizin görüşünüz nedir?
Ortada çok ciddi bir bilgi kirliliği var. Aslında tıp doktoru olmayan, kulaktan dolma bilgilerle popülarite ve para uğrunda ön plana çıkmış isimler var. İnsanlara yanlış bilgiler vererek hayal kırıklığına sebep olan ve işini ciddiyetle yapanın da tereddüt etmesine yol açan kimseler bunlar. Gerçeği, kaliteliyi ayırt etmek ise burada biraz da televizyonculara ve izleyicilere düşüyor.
Doktorlara ve eczanelere saç dökülmesi problemi ile gelen bayanların sayısında bir artış var. Siz bu artışı neye bağlıyorsunuz?
Aslında artan saç dökülmesi yok. Bayanlarda saç dökülmesi eskiden de problemdi ancak çaresi yok zannediliyordu. Saç kökleri ölmediği sürece, uyku dönemine girmiş saç kökleri bir takım etken maddelerle uyandırılıp saç üretebilir hale getiriliyor. Sadece saça uygulanan ürünlerle sınırlı değil tedavi. İçten yapılan takviyeler de antioksidan nitelikli takviyelerdir. Bu ürünler hormonal baskıya mahal vermeden saç rejenerasyonunu sağlar nitelikte ürünlerdir. Mevsimsel saç dökülmelerinde sadece tabletler yeterli olabilir ama özellikle erkek tipi saç dökülmelerinde tabletlerin yanı sıra saça uygulanan ürünlerin de kullanılması gerekmektedir.
Piyasada var olan ve kullanımı revaçta olan saç ürünleri hakkında düşünceleriniz neler?
Bugüne kadar saçla ilgili önerilen ve FDA’den onaylı ilaçlar hep başka bir hastalığın tedavisinde kullanılırken, saç çıkarma ve deride tüylenme kontrendikasyonu sonucunda bu problemlerde kullanılmaya başlanmış ürünlerdir. Yan etkiden yola çıkarak oluşturulan bu ürünlere Minoxidil ve Finasterid verilebilir. Finasterid 24 ayda %33 etkilidir ve çok ciddi yan etkiler oluşturmaktadır. Bunu kadınların kullanması sakıncalıdır. Hamilelerin bunun tabletlerine dahi elini sürmesi oldukça tehlikelidir. Üstelik Finasterid saç oluşumunda var olan dört basamağın sadece 1’ine etki eder. Bu dört basamak ise şöyledir:
1) Testesteron'un Dihidrotestosteron'a dönüşmesini engellemek,
2) Oluşabilecek kaçakların önlenmesi için reseptör blokajı yapmak,
3) mRNA üzerinden RNA polimerazın engellenmesini önleyerek saçın telogen faza (dökülme dönemi) girmesini engelleyerek kökün hep anagen fazda (üretim fazı) kalmasını sağlamak,
4) Bozulmuş olan damarlanmanın normale dönmesi yönünde etkili olan VEGF’nin salınımıyla saç kökünün damarla buluşmasını sağlamak.
Bu açıklamadan sonra Minoxidil'e bakacak olursak; bu madde 24 ayda %55 etkilidir ve dört basamağın ikisinde etkilidir. Minoxidil aslında bir tansiyon ilacı olarak kullanıma sunulmuştur. Bu sebepten tansiyon düşüklüğüne bağlı ciddi yan etkilere sebep olmaktadır. Ayrıca sürüldüğü yerde dermatit oluşabilir. Literatürde bu maddenin kedilerin derisine sürüldüğünde kedilerde ani ölümler gözlendiği de yer alır. Türkiye ve dünyada saç dökülmesine yönelik olarak; dökülmede sebep-sonuç ilişkisini açıkça ortaya koyan, 4 basamağın var olduğunu belirtmiştim. Bu basamakların ancak ve ancak her birine etki ederek %100 etkili bir tedavi sağlanabilir. Bunu 6 ay içinde sağlayan ve yan etkisi de bulunmayan dünyadaki tek formül Folixir’dir. Bu özelliği ile Fransa’da Bioalternatives laboratuvarında yapılan karşılaştırmalı çalışmalarda sadece anti-DHT özelliğiyle bile hücreye doğrudan uygulandığında karşılaştırılan diğer ürünlere göre %300 üstünlüğü görülmüştür. Saç dökülmesine yol açan tüm basamaklara etki etmesi ve nanoteknoloji ile üretiliyor olması sayesinde Folixir'in doğrudan saç kökü hücrelerine ulaşabilme özelliği ile açık ara üstünlük ortaya koyduğu Fransa'daki laboratuvarda yapılan testlerle ispatlanmıştır. Karşılaştırmalı olarak yapılan çalışmalarda Türkiye'nin bir başka saç ürününün %35, ABD ürününün ise %25 oranında hücre ölümüne yol açtığı, Folixir’in ise toksisitesinin olmadığı kaydedilmiştir.
Saç ürünlerinizin dışında geliştirmekte olduğunuz herhangi başka bir ürününüz de var mı?
Bahsettiğim doğrultularda yaptığımız ve raflarda yer alacak olan bir akne ürünümüz var ve şu an piyasaya çıkmak üzere hazır durumda. Bu ürünümüz de yine karşılaştırmalı yapılan çalışmalarda incelendi ve Amerika’nın en çok satan ilk dört ürünü ile karşılaştırıldı. Sonuç olarak diğerlerine %400 üstünlüğümüz de ispatlanmış oldu. Bu ürünümüzü çok yakında eczanelerde göreceksiniz. Bunun haricinde hazır olan 87 formülümüzle de Türkiye ekonomisine ve insan sağlığına sağlayacağımız katkıların heyecanını yaşıyoruz. Ömrümüz yettiği sürece en büyük mutluluğumuz bu ve benzeri faydalı ürünleri geliştirmek olacaktır.
Meral Hanım'a, bize ofisinin kapılarını açarak zaman ayırdığı ve bu güzel röportajı yanıtladığı için teşekkür ederiz.
Röportaj: Ayşe Esra GÜLER- Ülkü ALKO
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM