İnsanlar eski çağlarda da migrenden şikayetçiydiler. Migrenin en eski tanımı, 2. yüzyılda Aretaios tarafından yapılmıştır ve ‘yarım baş ağrısı’ demektir. Latince ‘hemicrania (yarım kafatası)’ sözcüğünden Fransızca ‘migranie’ kelimesinin ortaya çıkmasıyla bulunmuştur. Bugün klinik tanılarda migren denilince, farklı şiddetlerde tekrarlayan baş ağrıları anlaşılır. Nöbetler tek taraflı başlar. Genellikle iştahsızlık, bazen de mide bulantısı görülür. Migren genellikle kalıtsaldır.
Migreni diğer kaynaklara bağlı baş ağrılarından ayıran temel özellik; zaman zaman ve çok şiddetli olmasıdır. Bu yüzden basit birkaç semptom bize migrenli olma ihtimalimizin yüksek olup olmadığını söyleyebilir. Üç ayda iki veya daha fazla şiddetli baş ağrısı ve baş ağrısına eşlik eden bulantı ile fotofobi durumu varsa ve hissedilen baş ağrısı hayatı ciddi ölçüde kısıtlıyorsa bu durum, migren olma ihtimalini yükseltir, doktora danışılması gerekir.
Araştırmaların çoğu migren nöbetlerine stresin neden olduğunu göstermiştir. Bunun yanında bazı keyif maddeleri ve besin maddeleri içindeki bazı biyokimyasal maddeler de migrene neden olabilir. Örneğin belli peynir çeşitleri, bazı meyve çeşitleri, alkol, nikotin ve çikolatanın migren nöbetlerine neden olduğu saptanmıştır. Bunun yanı sıra karamsarlık gibi psikolojik nedenleri de vardır. Çocuklardaki migren nöbetleri ise çoğunlukla çocuğa yönelik beklentilerin fazla olmasından ileri gelir. Migrenin kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla daha fazladır. Bu durum östrojen hormonundan kaynaklanır. Menopoz sonrasında kadınlarda migren sıklığı azalabilir.
Migrenin klasik tedavisi damar daraltmaya yöneliktir. Çünkü migren krizi sırasında beyin zarı atar damarları genişler. Akut migren nöbetinde kullanılan ilaçlar: Aspirin, Parasetamol gibi basit analjezikler ile Ergotamin ve Triptanlar gibi serotonin agonistleridir. Migren profilaksisi için ise serotonin antagonistleri olan Pizotifen, Metiserjid, Siproheptadin kullanılır. Beyin zarındaki iltihabı geçiren ilaçlar da antimigren olarak kullanılabilir.
Migreni çok ileri boyutta olmayan hastalar için sık ağrı kesici kullanımı migren ataklarını da sıklaştırır. Kişi 2-3 günde bir ağrı kesici kullanıyorsa, migren ağrıları hemen her gün gelmeye devam eder. Migrenli bir kişi bacak, kol, romatizma ağrısı gibi başka bir nedenle dahi olsa ağrı kesici alır ve bunu haftalarca sürdürürse; migren atakları sıklaşmaya başlar. Her gün yaşanan bu ataklara, ‘ağrı kesici aşırı kullanımına bağlı başa ağrısı’ adı verilir. Migrenliler her nedenle olursa olsun, çok sık ağrı kesici kullanmaktan sakınmalıdır. Ağrı kesici olmayan ilaçlarla bu ağrılar engellenebilir. Mesela akupunktur veya botoks (botulinum toksini) gibi yöntemlerle. Fakat normalde migren atakları sık olan hastalar içinse durum farmakolojik tedaviyi gerektirmektedir.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki migren hastalarının çoğu devamlı tedavi gerektirecek sıklık ve şiddette migren ağrısı çekiyor. Fakat tedavi gerektiren hastaların 1/10’i tedavide. Dolayısıyla şöyle bir efsane doğuyor: Migren tedavisi olmayan bir hastalıktır. Bu durum tedavi olması gereken hastaların %90’ı tedavi olmadığında ve migren hastasının çevresinde tedavi olmuş bir örnek görmediğinde ortaya çıkan bir durumdur. Hastalar tedavinin mümkün olmadığını düşünür fakat durum tam tersidir.
Kübra ÇAĞLAK
Kaynaklar;
Farmakoloji ‘Otokoidler’ Yrd Doç. Dr. Gökçe Topal
Bilim ve Teknik
Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ertaş
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM