Bir eczacı olarak neden eczacılık tarihi okumalıdır diye sorulacak olursa klişe cevaplar verilmesinden yana değilim. Tarihi bilmek geleceğe ışık tutar gibi herkesin dilinde olan söylemlerin dışına çıkın. Mesleğimizin tarihinin yazıldığı yaşıyor olmanın sorumluluğunun bilincinde olmak, dünyanın dört bir tarafındaki meslektaşlarımızla ortak bir bilgiyi paylaşabilmek için eczacılık tarihini öğrenmeliyiz.
Ülkemizde olup bitenlere zamanında ve akılcı müdahalelerde bulunabilmek, tarihin zaman zaman tekerrür ettiğini bilerek mesleki sorunlarımıza doğru, çabuk teşhisi koyup uygun çözümler üretebilmek için bizim tarihe doğru bir bakış açısıyla bakıyor olmamız gerekir.
İnternette eczacılık tarihini araştırmak istersek şayet, baktığımızda karşımıza iki ismin çıktığını görürüz. Bunlardan biri Dioscorides diğeri ise Galen’dir. İkisi de bu topraklarda yaşamış insanlardır. Bunları ve neler yaptıklarını biliyor olmak da bize ait bir yükümlülük değil midir?
Kanuni Sultan Süleyman’ın hekimbaşısı bir akrabadin yazmıştır. Bu akrabadinde ise şöyle demektedir: “ilaçların yapılması için harcanacak madde çok kıymetlidir. İlacı verirken doktorun eczacıya danışarak hastaya uygun ilacı vermesi gerekir.” Bu kişi bu ibareleri yazdığı kodeksin önsözünde bunları aktarmıştır. Bunu Amerikalı almış bugün uygulamaktadır. Orada klinik eczacılık önemli bir daldır ve doktor klinik eczacı nezaretinde karar verdiği ilacı 13, 19 tane şeklinde reçeteleyebilir. Hasta eczaneden aynı bu sayıda ilacını alır. Bu şekilde ilaç israfı da önlenmiş olur. Türkiye’de ise ilaç blisterlerin içerisindedir. Blisterde var olan ilaç adedi bellidir ve her hastaya standart şekilde kutudaki ilaçları bitirmesi söylenir. Oysa Kanuni’nin hekimbaşısının dediği gibi ilaç kıymetli bir maddedir ve dozun kişiye göre ayarlanması gerekir. Amerikalı benim tarihimde var olan bir örneklemeyi uygulayabilirken ben bunu uygulamaktan uzağım. İşte tarihte tüm bu olanları iyi bir şekilde okuyup özümsemek bizi bu anlamda ilerde kılar.
1928’de çıkan kanun eczanelerin tahdidi kanunudur. Bu kanunla birlikte 10.000 kişiye bir eczane düşmüştür. Savaş sonrasında dönüp memleketine yerleşen eczane açmaya meyletmiş. Bu durum içinde bulunan hali bugünkünden de vahim hale getirmiş. Bunun önüne geçmenin gerekliliği de tabi ki ortadaydı. Nihai olarak eczane sınırlandırılmasına gidilmiş. Dönemin sağlık müfettişi açıklamasında bütün bu işleri mesleğin gerçekleştirilebilmesi ve işlerin daha iyi yapılması adına yapıldığını dile getirmiştir. Eczaneler kapatılırken ise sen sen sen eczanelerinizi kapatacaksınız şeklinde bir yaptırım söz konusu olmuştur. 10.000 kişiye bir eczane düşme vakası ne olur olur yarın bir gün senin de karşına çıkar. Tarihi okumak bu açıdan çok önemlidir.
Ayşe Esra GÜLER
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM