Fransız fizyoloji uzmanı Claude Bernard kalp üzerinde ilk laboratuar araştırmalarını yaptığı zaman demiştir ki: ‘Kalp hakkında bilgimiz çok eksik ve kabadır; halbuki onun bünyesinde, en ince his ve idrak melekelerimize koruyuculuk ettiğini gösterecek kadar ince ve girift bir mimari vardır.’ Bu açıdan baktığımızda kalp, maddi anlamda vücudumuzun en önemli organı, hayat kaynağımız, unvanını taşırken manevi boyutuyla da şaşılacak derecede kıymet hükmündedir.
Dolaşım sisteminin merkezi olan kalp, içi boşluklu, muskuler bir yapıda olup, bir emme basma tulumba gibi çalışarak damarlardaki kanın hareketini sağlar. Kalp, göğüs boşluğu içinde, alt mediastinum’un orta bölümünde, iki akciğer arasında perikard (pericardium) adı verilen torbanın içinde yer alır. Kalp hücreleri, birbirine ağ oluşturacak tarzda bağlıdır; ve bu bakımdan kocaman bir bütün arz eder. Bu muhteşem bir dokuma sanatıdır. Normalde kas dokusu protein içerikli gıdalarla beslenirken, kalp kası, şekerli gıda ile doyar. Onun içindir ki kalp hastalarına şekerli diyetler uygulanır.
Kalp çalışma tarzı bakımından üç büyük önem ifade eder. Birincisi şudur ki, vücudun her hücresi beyin kontrolü altında çalışırken kalp hücresi beyinle yakın irtibatına rağmen kendi içindeki kontrol merkezinden hareket eder. İkincisi, kalp hücresinin yaydığı elektrik akımıdır. Vücutta her hücre, çalışırken elektrik akımı yayar. Fakat kalp hücresininki bunlara benzemez. Onun meydana getirdiği akım, sabit ve yüksek derecelidir. İmpuls üreten-ileten sistemin kalp kasında oluşturduğu etkiler vücut yüzeyinden elektrokardiografi aletleri ile yazdırılabilir (EKG). EKG kalp sağlığı açısından önemli bilgiler verir.
Üçüncüsü ise, kalbin –hep veya hiç- kanununa göre çalışmasıdır. Yani diğer vücut hücrelerinden farklı olarak kalp, kendisine gelen uyarının şiddeti ne olursa olsun, hep aynı tonla, daima bildiğiyle cevap verir. Böyle olmasaydı, insan, belki de ufak bir uyarı ve etki yüzünden ölüverirdi. Kalp, hariçten gelen etki ve uyarı ne şiddette olursa olsun daima bildiğini okuyan bu haliyle, ilahi sır ve memuriyetini yerine getirmekten başka gaye düşünmez bir mahiyet canlandırmaktadır.
Kalbin aynı zamanda his ve ruh melekelerinin de merkezi olduğu davası, büyük tartışmalara meydan açmıştır. Maddeci anlayış, hissin kalple ilgisini evvela inkar etti. Sonra inkarı imkansız boyutlara ulaşınca, kalbin ruhi hadiselerle ilgisini kabul etmekle beraber bunu (vagotonic) sinir dizisine bağlamaya kalktılar. Halbuki bugün en ağır kalp hastalarında bile, aşk, nefret, ıstırap gibi melekelerin büyük rolü bir laboratuar kesinliğiyle sabittir. Mesela, kalbi besleyen koroner damarların tıkanması sebebiyle bu damarların beslediği kalp alanlarının (miyokard kasının) ölmesine bağlı Miyokard Enfarktüsü (MI) geçiren ağır bir kalp hastasında en ufak bir tesirin ölüme götürdüğü, ruhi bir sevinç duygusunun da şifayı getirdiği gerçek bir tablodur.
Bundan sonraki kısmı Dr Haluk Nur Baki’nin kendi yazısından aynen naklediyorum:
‘Buraya kadar, sözlerimiz, ilahi sırrın gayet dakik ve girift koruyucusu olan kalbin basit bir madde cihazı olmadığına dair. Şimdi dünya çapında bir hadise olarak, kalp üzerinde, kalbin doğrudan doğruya maddesi üzerinde su götürmez bir riyazi ifadeyle ortaya koyduğumuz tespite gelelim. İnsan kalbinin auricula sinistra ismi verilen sol üst bölgesinde Kur’an harfleriyle aynen ve çizgisi çizgisine -Allah- ismini gösteren belirgin bir teşekkül vardır. Avuç içindeki sabit ve ana çizgilere benzeyen bu teşekkül, kafir, mümin, vahşi, medeni her insan kalbinde, her insana şâmil ağız ve burun vakıâsı gibi kesin bir vakıâdır. Hangi ölünün kalbi açılıp bu noktadan fotoğrafı alınacak olursa, bildirdiğimiz noktada en aşikâr şekilde, Hakkın Celâl ismini yazdığı görülür. (İddiası olunan konuya ait resim Alman Sobotta anatomi atlasında ayniyle mevcuttur.)
Bu hususun şimdiye kadar hiçbir ilim adamınca ve bilhassa ilmi bir realite olarak ortaya atılmış olmamasını, eski devirlerde teşrih ve kadavralar üzerinde çalışma işinin yetersizliğine, yeni devirlerde de böyle bir tespitin ilim metoduna göre herhangi bir fayda temin etmeyeceğine, belki de dikkat mevzuu bile olmadığına ve olamayacağına bağlayabiliriz. Esasen bu tespitimizi de ilmi bir müeyyide ve fayda iddiasıyla ortaya atmıyoruz. Sadece, müspet bilgiler temeline bağlı sırrî bir tecelli diye gösteriyoruz.
Tekrar edelim ki, tamamen sırrî ve zevki bir dava olarak ortaya attığımız bu tespit, Kur’an harflerinden tasavvufun tezlerine kadar bütün İslam bâtınî irfanını gerçekleştirici mahiyettedir.’
Sonuç olarak, kalbin manevi anlamda taşıdığı değeri cismine nakşedilmiş İlahi imzayı müşahede ederek maddi bakış açısıyla da kesinleştirmiş oluyoruz. 1400 sene öncesinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in de kalbin önemine dair buyurduğu şekliyle: ‘Dikkat edin, muhakkak insan vücudunda bir et parçası vardır. Eğer o iyi ve doğru olursa bütün vücut iyi ve doğru olur; eğer o bozuk olursa bütün vücut bozuk olur. Dikkat edin, o et parçası kalptir.’ (Sahih-i Buhari)
Kaynaklar:
Büyük Doğu Sayı:17 ‘İnsan Kalbindeki Sır’ Dr. Haluk Bur Baki
İnsan Anatomisi Prof. Dr. Mehmet Yıldırım
Fizyolojiye Giriş, Kalp ve Dolaşım Sistemi Prof. Dr. Nermin Yelmen
Kübra ÇAĞLAK
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM