Dr. Mahmut TOKAÇ
Sabah gazetesinde “İlaçta Paralel Vurgun” başlığıyla Sağlık Bakanlığı bürokratlarını hedef alan haber üzerine 27 Ekim 2014 tarihinde bu köşemde kaleme aldığım “Cambaza Bak Taktiği” başlıklı yazımda haberin hedefinin “Saim Kerman’ı yemek” olduğu tesbitinde bulunmuştum. (http://www.ivek.org.tr/cambaza-bak-taktigi-180yy.htm)
İtiraf ediyorum ki yanılmışım; dolayısıyla kendilerini de yanılttığım okuyucularımdan ve dostlarımdan özür diliyorum.
Ben söz konusu yazımda “Hedef Saim Kerman’ı yemek” değerlendirmesini yaparken buz dağının görünen kısmına bakıp karar vermişim. Sabahattin Hocamın henüz düşünce aşamasındaki ülke menfaatlerine yönelik projelerin ve o projelerle ilgili kişilerin de habere konu edilmesinden çıkardığı yorumu olmasaydı buzdağının suyun altında kalan kısmını asla göremeyecektim. Buzdağının görünmeyen kısmının Sağlık Bakanın birlikte çalıştığı insanları ürkütüp iş yapamaz, risk alamaz hale getirmek ve böylece aslında Sağlık Bakanlığını ve dolayısıyla Sağlık Bakanını çalışamaz hale getirmek olduğunu yeni fark ediyorum.
Benim çalıştığım dönemde Bakanımız Sayın Recep Akdağ gerçekten arkamızda durmasaydı o reformlar gerçekleşmezdi. (Gerçi ilk başlarda Sayın Akdağ basının haberleri karşısında Turan Aslan’ın arkasında duramayarak düştüğü hatadan ders almış ve ekibinin arkasında durmayı başarabilmişti.) Benim ve arkadaşlarım hakkında DGM’de çete kurmak suçlamasıyla dava açıldığında bizlerden kurtulmayı düşünmemiş, her yılsonu Mecliste ve Plan Bütçe Komisyonunda yapılan Bütçe Görüşmelerinin rutini haline gelen “O Genel Müdürü görevde tutmaya devam edecek misiniz?” sorularına karşı savunmaktan geri durmamıştı. Üstelik ben görevden ayrıldıktan dört dönem sonraki Bütçe Görüşmeleri sunumunda bile “Başarı Faktörleri”ni sıralarken koyduğu “Adanmış Reform Ekibi” başlıklı slaytta beni unutmamış olmasından ne kadar duygulanmıştım. Ama bu slayt bir gerçeği de ifade ediyordu: “Eğer suçlandığımız zamanlarda arkamızda durulmasaydı o reformlar gerçekleştirilemeyebilirdi.”
Halihazırda durum şudur:
Sağlık Bakanlığı ürettiği politikalarla iktidarın halk tarafından benimsenmesinde önemli rol oynamıştır. Bu başarısını tam bir ekip ruhu ile çalışmasına borçludur. Bu süreçte getirilen standartlar ve ilaç fiyatlarında olduğu gibi atılan adımlar “sektörün duayenlerini” bile rahatsız etmiştir. Kuyruğuna basılan çok kişi olmuştur. Harekete geçmek için “muhtemel ya da potansiyel” yolsuzluk çağrıştıran birkaç evrakla iktidara yakın bir gazeteyi devreye koymak zor olmasa gerektir. Ne de olsa dürüstlük adına yolsuzluğa karşı haber yapılıyor. Ancak sapla samanın birbirine karıştırıldığı açık. Kanaatimce haberin ardındaki esas güdü Sağlık Bakanı Sayın Müezzinoğlu’nu test etme amaçlıdır. Sayın Müezzinoğlu eğer “miş gibi yapar” ve Sayın Recep Akdağ kadar cesurca ekibinin arkasında durma tavrını gösteremezse haber amacına ulaşacaktır. İşte o zaman da “adanmış bir ekibi” olamayacak, ekip ruhundan uzak olan çalışanlar da asla risk alamayacak ve ülkenin menfaatine olacak hiç bir önemli proje hayata geçirilemeyecektir.
Özetle yanlışımı düzeltiyorum. Haberin hedefi Saim Kerman değil Sayın Sağlık Bakanı ve dolayısıyla “Ülkemizin âlî menfaatleri”dir. Yani bir nevi Sarı Öküz hikayesidir yaşananlar.
Önemli bir not:
Söz konusu yazımda, Sabahın yalan haberinden sanki yabancı ilaç firmalarını ve bu firmaların temsilcisi olan Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’ni (AİFD) sorumlu tuttuğum intibaı uyandırdığım gibi yorumlar duymaktayım. Öncelikle belirtmeliyim ki yazımda ne bir firmayı, ne de AİFD’yi suçlayan hiçbir ifade kullanmadım ve asla kullanmamda.
Sanırım yazımdaki “Dr. Saim Kerman neden hedef olmuştur? Cevabı çok basit: Benden aldığı bayrağı daha yükseğe taşıma başarısını gösterdiği ve yerli ilaç sanayiine destek verdiği için.” cümlelerindeki “yerli ilaç sanayiine destek” ile “Ülkemizin bir ithal ürün cennetine dönüşme tehlikesi karşısında eskiden başka ülke otoritelerinin yaptığı üretim yeri denetimlerinin (GMP) geçerliliği yerine karşılıklı tanıma anlaşması olanların dışında sadece bizim denetmenlerimizin yaptığı denetimlerin geçerli olacağı şeklinde benim dönemimde bir değişiklik gerçekleştirmiştik. (Ki bu uygulama birçok gelişmiş batı ülkesinde de aynı şekildedir.) Bunun uygulamasının etkileri benden sonra Saim Kerman döneminde ortaya çıkmaya başladı. Bu da özellikle yabancı firmaları rahatsız etti.” kısmındaki “yabancı firmaları rahatsız etti” ifadelerimi birlikte değerlendirerek böyle bir düşüncede olduğumu zannedenler olmuş. (Lütfen herkes “zann”dan sakınsın.)
Halbuki yazımın son kısmında Saim Kerman’ın hedef tahtasına oturtulma gerekçesini izah ederken “Ülke yararına yatırım gerçekleştiren (yerli/yabancı ayrımı yapmadan) herkese destek olma konusunda benim başlattığım geleneği sürdürdüğü”nü belirttiğim cümlelerimde de görüleceği gibi ne ben, ne de Saim Kerman yerli/yabancı ayrımı yapmadık. Sadece özellikle Hindistan kaynaklı jeneriklerin ülkeyi istila etmesini önleyici tedbir olarak GMP denetim zorunluluğunu getirdik. Bu durumun özellikle AİFD üyesi orijinatör firmalara da bir derecede zorluk çıkarttığının farkındayız.
Daha önce bu sütunlarda kaleme aldığım “Türkiye İlaç Sektörü Vizyon 2023 Raporu AİFD’nin Hidayete Ermesi mi?” başlıklı yazımda (http://www.ivek.org.tr/turkiye-ilac-sektoru-vizyon-2023-raporu-aifdnin-hidayete-ermesi-mi–78yy.htm) belirttiğim üzere, AİFD’nin 2004-2005 yıllarında gerçekleştirilen AB müzakereleri esnasında “Veri İmtiyazı” meselesinde Türkiye’yi AB’ye şikayet ettiğini, kritik dönemde Ticarette Teknik Engeller (TBR) soruşturması açılmasına yol açtığını, ancak yazıma kaynaklık eden raporu doğru okumak gerektiğini belirterek yazımı “AİFD’yi Hükümetin 2023 vizyonunu destekleyen bir rapor yazdırmaya iten gerekçelerin ne olduğunu düşünmeden edemedim. AİFD yetkililerine toplantı sonunda belirttiğim gibi beni oldukça heyecanlandıran bu çalışmanın güzel neticelere ulaşmasını ümit ediyorum.” diye bitirmiştim.
Elimde sağlam deliller olmadıkça kimseyi suçlama gibi bir yapım olmamasının yanında, özellikle Güldem Berkman hanımefendinin başkanlığını yaptığı dönemde daha fazla olmak üzere AİFD’nin yukarıda bahsettiğim tavırlarından vaz geçerek aynı gemide olduğumuzun bilincine eriştiğini ve ülke yararına pek çok adım atmaya başladığını memnuniyetle müşahede ettiğim bir ortamda böyle bir suçlama yapmayı asla aklımdan geçirmem ve geçirmedim de. Yazımdan böyle bir anlam çıkarılması beni fazlasıyla üzmüştür. (Bu üzüntümü AİFD Genel Sekreteri ile de paylaştım.)
Yazımdan kasdetmediğim anlamlar çıkaranlara önemle duyururum.
Yard.Doç.Dr. Mahmut Tokaç
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM