Kurtsan serüveni için ilk ilhamı nasıl aldınız?
Niyazi Bey Eczanesini 1955’te Koca Mustafa Paşa’da açtıktan sonra eczanesinde tentürdiyot, kolonya gibi birkaç preparat üretmeye başlamıştık ve 10 sene kadar bu üretime devam ettik. Daha sonra taleplere cevap veremez duruma geldik. Çünkü ürünlerimiz çok beğenilmeye başlamıştı. Biz de bu talebe cevap vermek için Taya Hatun sokakta ilk üretimimize 30 kişi ile başladık. Bu 30 kişi içerisinde kimya mühendisleri de vardı. Hatta geçen gün birisine rast geldim kendimi çok mutlu hissettim. Duygulandık tabi ki.
Kurtsan’ın ilk laboratuarı sayılan bu yerde hangi ürünlere imza attınız?
Şimdiki otacı pastillerinin ilki burada geliştirildi. Hatta formüllerini çıkarmak için uzun uğraşlar verdik. Pastil içeriğini şeker gibi karıştırdık. Tabi bu süreç bazen olumsuz gitti, pastil kıvamı vs. tutmadı. Tekrar üzerinde çalıştık. Tentürdiyot ve kolonya üretimini de yine burada yaptık.
Kurtsan’ın Son Haline Kavuşmasındaki Süreçten Bahseder Misiniz?
Koca Mustafa Paşa’da epey kaldıktan sonra oradan Taya Hatun sokakta devam eden üretimimizi biraz daha geliştirmek için Merter’deki yerimize taşındık. Burada 1979’da ilaç fabrikamızı almış olduk. Solüsyon, tablet, merhem hepsi için ruhsatlarımızı da aldık. 1998’de Almanlarla bir ortaklığımız olmuştu ama kısa sürdü. 1980’de 9000 metrekarelik medikal üretim yerimize de kavuştuk. 2005’te Bandırma’ya taşındık. Hatta burada organik tarım da yapıyoruz. Kızlarımız Meltem ile Deniz burayı organik tarımla da değerlendirdi. Buğday ve Lavanta tarlamız var. Bizim temel prensibimiz kaliteli malı ucuza vermekti. Bunların haricinde bursiyer öğrencilerimiz de var. Fen bilimleri öğrencilerinden ve başarılı öğrencilerden seçtiğimiz çocuklarımıza burs vermekteyiz.
Yurtdışı Ortaklık ya da İhracatlarınızdan da bahseder misiniz?
İsrail ile ciddi bir ihracatımız var. Oraya ihraç edeceğimiz her üründe İsrail’den hahambaşı gelir ve üretimi denetler. Ama ürünlerimiz orada oldukça kabul gördü. Onun haricinde Rusya, Afganistan, Suudi Arabistan, Almanya, Cezayir, Ukrayna, Kıbrıs, Azarbaycan’a da ihracat yapıyoruz. Savaştan önce Irak’ta da vardık. Özellikle sabunlarımız orada çok talep görüyordu. Ortaklık olarak ise daha önce de söylediğim gibi Almanlarla bir ortaklığımız oldu. Ortaklıkta kar dönmesi için en az bir 10 sene geçmesi gerekirken bu konuda Almanlar biraz aceleci davrandı. Biz de payın %40’ını geri alarak ortaklık hissesini devraldık.
Eşinizden Sonrası, Sizin İçin Nasıl Oldu?
Eşim ölmeden 6 ay önce çok fazla ömrünün kalmadığını biliyorduk. Bu 6 ay süresince bir gazeteci eşimle beraber onun hayat öyküsünü kitap haline getirdi. ‘Bir Otacının Öyküsü’ ismiyle çıkan kitapta eşimin ilk günden o ana kadar yaşadığı her şey kaleme alındı. Muhakkak okumanızı tavsiye ederim. Orada eşimle alakalı her şeyi bulabilirsiniz. Vefatından sonra eczaneyi bana bıraktığını vasiyetinden öğrendik. Bana vefat etmeden önce, kendisi öldükten sonra hayata tutunmamı söyledi, hayatın devam ettiğini tembihledi ve rujunu süreceksin ve hayatına kaldığın yerden devam edeceksin dedi. O gün bu gündür rujumu sürmeden çıkmam dışarıya.
Eczacılığa Başlamanızdan da Biraz Bahseder misiniz? Sanırım Evlendikten Sonra Başladınız Fakülteye?
Evet, evlendiğimde 17 yaşındaydım ve üniversite yoktu henüz hayatımda. Evlendikten sonra eşimden de izin alarak fakülteye başladım. İstanbul Eczacılıktan 4,5 senede mezun oldum. Fakülteyi iki çocukla bitirdim, ailem yanımda değildi ama eskiden durumlar da şimdiki gibi değildi. Ben okula gidip gelene kadar komşular çocuklarıma sahip çıkıyorlardı. Ben de böylelikle okulu okudum. Okulumu bir dönem uzatmama sebep olan derste farmasötik kimya olmuştur. Yine de ona rağmen okuldan mezun oldum. Eşim de eczacılığı seçtiğime çok sevinmişti.
Kızlarınız da Eczacı ve Halen Akademik Kariyerlerine de Devam Etmekteler Sanırız.
Evet, ikisi de eczacı. Eşim işleri büyütmeden evvel kızlar daha liseye gidiyordu. Kızlarını karşısına alıp konuşmuştu. Eğer siz de eczacılık seçer ve bu yolda ilerlerseniz işleri büyütmek niyetim var. Bana şimdiden eczacılık okumak üzere söz verir misiniz diye sordu. Kızlarım da babalarına o zamandan söz verdiler ve sözlerini yerine getirdiler. Birisi Marmara Eczacılık diğeri de İstanbul Eczacılıktan mezun oldu. Sonrasında da master programlarına devam ettiler. Hatta Meltem İngiltere’de homeopati üzerine çalışmaları takip etti. İngiltere’de işi yapıldığı yerde gördük. Homeopati uygulaması zor bir tedavi yöntemi. Orada bir eczanede uygulanışını ve eczacının hastaya ilacı uygulama tarifini gördüğümde dedim ki, homeopatinin Türkiye’ye gelmesi epey zor bir iş gibi duruyor. Belki de gelse de bu epey zaman alıra benziyor.
Aile Şirketi Olmanın Ne Gibi Getirileri Var?
Kızlarım da babalarının talebi üzerine fakülteyi bitirince onlar da bizim bugünlere gelmemiz için oldukça yoğun çabaladılar. Onlar o gün babalarına eczacı olacaklarına dair söz vermeseydi ya da bu kadar çalışmasalardı biz belki bugünlerde olamayacaktık. Şimdi yönetim kurulu olarak halen çok disiplinli bir şekilde çalışmalarını sürdürüyorlar. Torunlarım da eczacı değil lakin onlar da zamanı gelince şirkette yerlerini alacaklar. Ama daha önce başka yerlerde iyice işlerinin erbabı olsunlar istedik. Aralarında finans okuyan da var, belki eczacı değiller ama şirketin finansçıya da ihtiyacı var. Artık epey büyüdük, biz Kurtsan Holging A.Ş. olduk, altımızda 5 şirket var. Benim de şirketteki rolüm bir danışman niteliğinde diyebilirim. İş daha çok gençlerin omzunda gidiyor. Şimdi ben eczanemdeyim. Her gün düzenli olarak eczaneme gelir ve müşterilerimle ilgilenirim.
Eczacıların Değerini Yeni Yeni Anladığı OTC Ürünlerin Siz Epey Önce Farkına Varmışsınız, Bugünleri O Günlerden Tahmin Ettiniz mi?
Bundan neredeyse 30 sene evvel ilk bitkisel şampuanı biz yaptık. Kim ne derse desin bu ilk olarak bizim tezgâhımızdan çıktı. Şimdi bitkiselim diyen ürünlerin de bitkiselliği tartışılır bir durum zaten. Dediğiniz gibi biz OTC’lerin önemini çok evvelden keşfettik. Ancak eczacılar bunun farkına yeni yeni varıyor ne yazık ki. İlk zamanlarda işi bu kadar profesyonel yapmıyorduk tabi ki. Böyle kutular, blisterler yoktu. Pastilleri poşetlerdik ve öyle satardık. Eczacılar bizi sevdi. Ürünlerimiz de öylelikle sevildi. Hatta olurdu Antalya’ya giden ürünler erirdi ama eczacının bu zararını karşılardık, şikâyet edilmezdik. Şimdiki üretimlerimiz de Avrupa’da nasılsa aynen öyle yapılıyor. Pastillerin üretimini gittik Almanya’da da gördük. Bizim üretimlerimizden hiçbir farkları yok. Yerli üretimi kötülememek lazım aslında. Yabancı üretimler kadar iyi olduğumuzu düşünüyorum.
Kurtsan İlaçtaki Kimliğinizin Yanında Eczanenizde de Müşterileriniz Sizi Çok Seviyor, Bunu Eczanenize ve Müşterilerinize Verdiğiniz Öneme Yorabilir miyiz?
Eczacılıkta en önemli şeylerden biri de müşteri ile kurulan diyalogunuzdur. İşine gelmeyen, müşterisini tanımayan bir eczacı başarısız olur, bu çok normal. İnsanların sizi eczanede görmeye, size dertlerini anlatmaya ihtiyacı var. Benim eczanem hastane ya da sağlık ocağı karşısı değil ama nereden olursa olsun müşterim bana gelir. Siz müşterilerinizin üzerine düştükçe onlar da sizi benimser. Her sabah saat 10’da eczaneme gelirim ve işimin başında olurum.
Bize Bu Yolda İlerleyen Genç Eczacılar Olarak Önerileriniz Nelerdir?
Merdivenleri yavaşça ve sabırla çıkacaksınız. Sabır başarının bir numaralı anahtarıdır. Basitten başlayacaksınız. Her şeyi biranda yapayım demeden ilerleyeceksiniz. Bir moleküle ya da bir ürüne güvenecek ve onun üzerine yoğunlaşacaksınız. Tutumlu olmak da çok önemlidir. Başarı birden gelmez. Biz çok seneler sabrettik bugünleri görebilmek için. Aynı sabrı gösterir ve çok çalışırsanız başarırsınız.
Bize gösterdiği ilgiden ötürü Sayın Meral Kurtsan Hanım'a, Genç İVEK olarak çok teşekkür ediyor ve ayrılıyoruz.
Röportaj: Muhammed Harun BAYRAM- Ayşe Esra GÜLER
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM