Diabetes mellitus hipergliseminin ve lipid ve protein metabolizmasındaki bozuklukların eşlik ettiği insülin eksikliği sendromudur. İnsülin glukoz, amino asidler ve lipidler gibi besin olarak alınan maddelerin çoğunun hücreler içine alınıp depo edilmesini sağlayan ve homeostazına katkıda bulunan anabolik bir hormondur. Pankreasın Langerhans adacıklarındaki beta hücreleri tarafından sentez edilir.
Tip 1 dediğimiz insülin yetersizliği sonucu gelişen diyabette hücre içine alınamayan glukoz kan şekerinin yükselmesine yani hiperglisemiye neden olmakta ve buna bağlı olarak glukozüri, poliüri ve polidipsi görülmektedir. Hücreler glukozu alamadığı için besin olarak lipidler kullanılır. Lipoliz kandaki serbest yağ asitlerini artırır bunların oksidasyonu sonucu oluşan ketonemi, ketonüri ve asidoz ölüme kadar götürebilmektedir. Tedavi için insülin replasmanı uygulanmaktadır. İnsülin dozu; hastanın diyeti ve yapması gereken günlük aktivitenin (egzersizin) derecesi dikkate alınarak hastaya göre bireyselleştirilir. Günlük insülin dozunun ayarlanması ve saptanması ideal olarak kan glukozuna bakarak yapılmalıdır.
Tip 2 diyabet olgularında ise beta hücrelerinde insülin yapılması ve depolanması genellikle bozulmamıştır; hedef dokularda insülin rezistansı vardır. Obez ve non-obez alt tipleri bulunur. Obez grup, olguların yaklaşık %80-85’ini oluşturur. Tedavi için kilo verilmesi, egzersiz ve beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesiyle insüline direncin azaltılması, oral antidiyabetikler (özellikle non-obez alt tip, oral antidiyabetiklere daha iyi cevap verir. Çoğu olgularda insülin tedavisine gerek bile kalmaz.) ve insülin enjeksiyonu önerilmektedir.
Bir diyabet hastasına anlatılması gereken en önemli mevzu beslenmesinde yapacağı birtakım değişikliklerdir. Peki ama diyabet hastası ne tür besinler tüketmeli, çok mu yemeli ya da neyi daha az yemeli? Diyabet hastası bu soruların muhatabıdır ve cevapları gündelik hayatında olabildiğince uygulamaya çalışmalıdır.
Bu hastalık kesinlikle hayattan bir soyutlanma olarak düşünülmemelidir. Hasta aç kalmamalıdır ve Az Az Az! Sık Sık Sık! prensibine uygun bir beslenme metodu geliştirmelidir. Hamur işi ve tatlılardan uzak durmalı, sütlü ve az şekerli tatlıları tercih etmelidir. Meyve tüketimi önemlidir ancak meyve olgunlaştıkça içindeki kalori miktarı artar bu nedenle kayısı, armut, şeftali, muz gibi meyvelerin yumuşak ve sulu olduğu dönemlerde yenilmemesi veya daha sert olanlarından seçilmesi kan şekeri kontrolü açısından önemlidir. Hasta biraz daha protein ağırlıklı beslenmeli (balık, et, baklagil vs) ve bolca su tüketmelidir.
Hangi tip olursa olsun diyabetli bir hastanın günlük diyetinin toplam kalori ve besin ögeleri bakımından düzenlenmesi esastır; ancak hastaların öngörülen diyete uyuncu çoğu zaman yeterli düzeyde olmaz. Hiperglisemisi hafif olan tip 2 diyabetlilerde sadece diyet ve egzersiz ile, ilaca gerek kalmadan glisemi normal düzeyde tutulabilir. İnsülin veya oral antidiyabetik verilmesi gerekenlerde diyet uygulaması gevşetilmez; çünkü bu tür hastalarda, diyet ilacın yerini tutan bir alternatif değildir, onun tamamlayıcısıdır.
Vücuttaki insülin salgılanma düzeyini değiştiren faktörlerden biri de egzersizdir. Egzersiz, kasları glukoza daha fazla geçirgen yaparak ve kasa bağlı insülin salarak gereksinimi azaltır. Bu nedenle bir diyabet hastasına en azından günde yarım saat düzenli yürüyüş tavsiye edilmelidir. Egzersiz yemekten sonra yapılmalıdır.
Diyabet, esasında komplike bir hastalıktır çünkü beraberinde pek çok hastalığı da getirebilmektedir. İnsülin ve ilaç dozunun yanlışlıkla fazla uygulanması ya da fazla egzersiz, az gıda alımı, ara öğün atlanması veya gecikmesine bağlı olarak hipoglisemi gelişebilmektedir ki bu diyabet hastalarında ciddi bir sorun teşkil eder. Hasta yanında mutlaka birkaç tane kesme şeker bulundurmalı ve hipoglisemi belirtilerini fark ettiğinde ağzına atmalıdır. Retina arkasındaki damarlarda küçük kanamalar olabilir(retinopati). Bu yüzden yılda en az bir kez göz muayenesi olmalıdır. Kan dolaşımı bozuklukları, tansiyon yüksekliği, hiperlipidemi, nefropati, nöropati meydana gelebilecek diğer komplikasyonlardır.
Diyabette ayak bakımı da çok önemlidir. Çünkü diyabet yüzünden ayak sinirleri zamanla zarar görür veya tamamen tahrip olur bunun sonucunda ayakta ağrı duyusu azalır. Zamanla ayak tamamen duyarsız hale gelir. Diyabet hastasının ayak bakımı için yapması gereken önerileri şöyle sıralayabiliriz:
Kübra ÇAĞLAK
İVEK © 2016 / Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.
İLETİŞİM